
Kontrol, denge gerektiren hassas bir konudur. Çevremizdeki birçok şey kontrolden çıkmış gibi görünüyor. Ebeveyn olarak çocuklarımızı kontrol etmeli ve öz denetimi öğrenmelerine yardımcı olmalıyız. Kilise olarak da yüceliğe giden dar yolda kalabilmek için bir miktar kontrole ihtiyacımız var. Ancak kontrol kullanılırken istismar riski de vardır! İnsan kalbi, çoğu zaman Tanrı’nın bize uygun gördüğünden daha fazla kontrol istemeye meyillidir.
Kutsal Kitap, kontrolcü bir kişi olmanın günahını bize gösterir. Kontrolcülerle iletişim kurmak zordur. Çoğu zaman, arkadaşları onlara bu eğilimlerini gösterdiğinde direnirler. Ancak kişi kendi durumunu kendisi fark etmelidir.
Peki kontrolcü kişi kimdir? Nasıl davranır? Kontrolcü birinin bazı belirgin özelliklerine bakalım:
Kontrolcü kişiler genellikle ruh halleriyle mesaj verir ya da baskı kurar. Kötü ruh halleriyle çevresindekileri sindirerek işbirliğine zorlarlar. Sessiz kalmak ya da birini görmezden gelmek bu davranışlara dahildir.
Kötü öfke patlamaları da bu kişileri tanımlar. Fikirlerine karşı çıkıldığında ya da sorgulandıklarında çabucak sinirlenirler. Sorular karşısında huzursuz olurlar çünkü kontrol kendilerinde değildir ve tartışmanın nereye varacağını bilemezler. Kendileri soru sormayı tercih ederler.
Zamanla gerçeği çarpıtabilirler. “Bilmiyorum” demektense yalan söylemeyi tercih ederler. Hikâyeleri kendi lehlerine abartırlar. Daha büyük hikâyeleri, daha kötü felaketleri ya da daha büyük başarıları vardır. Başkaları hakkında kötü düşünmeye ve onların kusurlarını büyütmeye meyillidirler.
Genellikle iltifat etmezler. Başkalarının kendilerini iyi hissetmesini istemezler; çünkü bu onların özgüven kazanmalarına yol açabilir. Ettikleri birkaç iltifat bile çoğu zaman dolaylı bir eleştiri barındırır.
“Hayır” cevabını kabul edemezler. Bu cevap kontrolü ellerinden alır ve bu duruma tahammül edemezler. Belki bir süre sessiz kalıp “hayır” cevabını kabul etmiş gibi görünürler, ama bu kararı değiştirmek için uğraşırlar.
Başkalarını gerçekten anlamakta zorlanırlar. İnsanların kendi gerçekliklerini kabul etmek yerine, onları yeniden tanımlamak isterler. Mesela biri “Yorgunum” dediğinde, bunu kabul etmek yerine, “Hayır, yorgun değilsin. Sana ne oldu?” diyerek kendi bakış açılarını dayatırlar.
Hatalarını kabul etmek yerine genellikle başkalarını suçlarlar. “Üzgünüm” demek neredeyse hiç yoktur. Hataları açıkça belli olsa bile, sorumluluğu başkalarına yıkmak için çaba gösterirler. Gerçek anlamda yakın arkadaşları azdır. Popüler insanlara karşı kıskanç, başarılı insanlara karşı ise eleştireldirler. Dostlukları da mesafelidir çünkü böylece bu ilişkileri daha rahat kontrol ederler.
Takım çalışmasına yatkın değildirler. Komiteleri ya da kurulları kendi başlarına yönetmek isterler. Genellikle bilgiyi saklarlar ve sadece kendi amaçlarına hizmet eden kısmı paylaşırlar. Soru sorulduğunda hemen alınganlaşabilirler. Topluluk hayatında her şeyin merkezinde olmak isterler.
Yeni gelenlerle ilgilenirken de bu merkezde olma ihtiyacını hissederler; hatta bazen onları uzaklaştıracak kadar ileri giderler. Her şeyi ilk bilen onlar olmak isterler ve başkalarını düzeltme eğilimindedirler.
Yönetim gücünü kötüye kullanabilirler. Tehdit ve manipülasyon yöntemleriyle tanınırlar. Bazen cömert davranarak çevresindekilerin bu cömertliği kaybetme korkusuyla onları değerli görmesini sağlarlar.
Bu, kontrolcü bir kişide bulunan bencil özelliklerin çirkin bir listesidir. Belki biz bu kadar ileri düzeyde kontrolcü değilizdir ama hepimizin içinde bu eğilimlerden bir parça bulunabilir. Tanrı’nın Sözü bizi bu yoldan uzaklaştırarak daha iyi bir yola çağırıyor!
Tanrı bizi alçakgönüllülüğe ve itaate çağırıyor. 1. Petrus 5:1-6’da şöyle der:
“…Tanrı’nın halkına çobanlık edin; bunu isteyerek, gönüllü olarak, çıkar için değil, Tanrı’nın isteği doğrultusunda yapın. Tanrı’nın mirası üzerinde efendilik taslamayın, sürüye örnek olun… Hepiniz birbirinize karşı alçakgönüllülüğü kuşanın; çünkü Tanrı kibirlilere karşı durur, alçakgönüllülere ise lütfeder.”
Bu ayetler bize hangi görevde olursak olalım hizmetkâr bir ruhla hareket etmemiz gerektiğini hatırlatır. Kardeşlerimizin fikirlerine değer vermeli, onların bakış açılarını anlamaya açık olmalıyız. Hiçbir zaman öyle büyük olmadığımızı, başkalarına tabi olmaktan muaf olmadığımızı anlamalıyız. Grup kararlarına saygı göstermeli ve bu kararların arkasında durmalıyız. Hayatımıza dair hesap verebilir olmaktan çekinmemeliyiz. Tanrı’yı seven eşler, eşlerine itaat etmekten memnuniyet duyar; onun rehberliğini ister ve önüne geçmeye çalışmaz. Bu yaşam tarzı, kontrolcü ruhun tam tersidir.
İsa da bize Tanrı’nın Krallığı’nın dünyadakilerden çok farklı olduğunu öğretti. Matta 20:25-28’de şöyle diyor:
“Ulusların önderlerinin onları nasıl egemenlik altında tuttuklarını, büyük adamların nasıl buyruk verdiklerini bilirsiniz. Aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen, size hizmet eden olsun…”
Tanrı’nın Krallığı’nda büyüklük, başkalarına hizmet etmekte ve vermekte yatar. Bu ruh hali, bizleri başkalarının fikirlerine açık olmaya, bilgimizi paylaşmaya ve hizmet etmeye yöneltir. Hükmetmeye değil, boyun eğmeye çalışırız!
Başkalarının fikirlerini kendi fikirlerimizden üstün tutmamız istenir.
Romalılar 12:10: “Birbirinize kardeş sevgisiyle bağlı olun. Saygıda birbirinizi üstün tutun.”
Filipililer 2:1-3 de der ki: “…Hiçbir şeyi bencilce ya da gösteriş için yapmayın. Alçakgönüllülükle birbirinizi kendinizden üstün sayın.”
Bu, insanlarla bağ kurmayı, onları anlamaya çalışmayı, onların sınırlılıklarına, arzularına, korkularına ve mücadelelerine empatiyle yaklaşmayı gerektirir. Onları dinleyip düşüncelerine değer veririz. Başkalarının fikirleri bizden daha çok kabul görse de mutlu oluruz. Herkes bizim gibi düşünmediğinde fikrimizi zorla kabul ettirmeyiz. Birbirimizi sevmeye çağırılıyoruz.
1. Petrus 1:22: “Kardeş sevgisinde içten olun. Birbirinizi yürekten ve candan sevin.”
1. Petrus 2:17: “Herkese saygı gösterin. Kardeşliği sevin. Tanrı’dan korkun. Krala saygı gösterin.”
Kontrolcü ruhun kökündeki sorun tam da budur. Başkalarını takdir etmeyi, iyi yönlerini görüp övmeyi öğrenmeliyiz. Başkalarının başarısıyla sevinmeli, onları teşvik etmeliyiz. Gerçek sevgi, başkaları bizi geçtiğinde tehdit hissetmez, onları daha da ileri götürmeye çalışır.
Kendi ruhumuz üzerinde denetim sahibi olmalıyız. Kızgınlık patlamalarına, ruh hali değişimlerine ya da sindirici öfkelere yenilmemeliyiz. “İntikam” duygusuna kalbimizde yer vermemeliyiz. Manipülasyon artık hayatımızdan çıkmalı!
Süleyman’ın Özdeyişleri 25:28: “Kendi ruhunu denetleyemeyen kişi, yıkık ve sursuz bir kent gibidir.”
Süleyman’ın Özdeyişleri 16:32: “Geç öfkelenen yiğitten üstündür, kendini denetleyebilen, kent zapt edenden üstündür.”
Çocuklarımız da, stresli günlerde annelerinin Tanrı’nın lütfuyla kendini kontrol etmeyi seçtiğini görmelidir.
Biz elimizden geleni yapmalı ve Tanrı’ya güvenmeliyiz.
Luka 17:10: “…Biz değersiz kullarız. Sadece yapmamız gerekeni yaptık.”
Kontrol problemi bazen işler iyi giderken tüm övgüyü kendimize mal etmemizden doğar. Başarılı, güçlü ve kontrol sahibi hissedebiliriz. Ama ebeveynler, öğretmenler, kilise önderleri olarak görevimiz ne olursa olsun, alçakgönüllü kalmalı ve aslında ne kadar yetersiz olduğumuzu kabul etmeliyiz.
Peki, kontrolcü bir kişiyle nasıl başa çıkmalıyız? Onları sevmeli, nazikçe kendilerini fark etmelerine yardımcı olmalıyız. Karşılık olarak kontrolcü davranmak işe yaramaz. Zorlama da genelde ters teper.
Durumu Tanrı’ya teslim etmeliyiz. Tanrı kalpleri yönlendirebilir, olayları şekillendirebilir, gerçekleri ortaya çıkarabilir. Kendi yöntemlerimizden çok Tanrı’ya güvenmeliyiz. Doğru sözler ve uygun tepkiler için Tanrı’ya bağlı kalmalıyız.
Doğruyu savunmaktan asla utanmamalıyız. Kutsal Kitap’ın ilkeleri, kime dokunursa dokunsun, yaşanması gereken hakikattir. Kişiliklere değil, gerçeğe göre hüküm vermeliyiz.
Bazen kontrolcülere karşı en etkili yol, uygun zamanda mesafe koymak olabilir. Her şeyi hemen düzeltmek zorunda değiliz. Kontrolcüler sonunda kendilerini belli eder. Bu ihtiyaçları Tanrı’nın zamanlamasına bırakmak en doğrusudur.
Onların davranışlarının bize bulaşmamasına dikkat etmeliyiz. Daha başarılı, daha etkili ya da daha öne çıkan onlar olsa bile biz alçakgönüllü kalmalı ve hizmet etmeye devam etmeliyiz. Tanrı her şeyi görür, kalbimizi bilir.
Tanrı, bizdeki kontrolcü eğilimleri dizginlememize yardım etsin. Kilise’de, Mesih’in bedeninde alçakgönüllü üyeler olabilmek için kendi kalbimize dikkatle bakalım. Hayatımızdaki kontrolcülerle doğru şekilde ilişki kurmak için Tanrı’dan bilgelik isteyelim.